Kotava : Evrensel dil / Tamefa golerava

KOTAVA Evrensel dil

           
 

 KOTAVA : Onu keşfedin ve hem hümanist hem evrensel, hem ütopik hem gerçekçi bir projeye katılın / ayevaf ik tamef is rietunaf ik geltriluevaf abdumimaks



     
  KOTAVA  
 


Kotava dünyadaki tüm insanlara doğal diller dışında da aralarında kolay iletişim olanağı sağlayacak alternatif bir dil ihtiyacı ile ilgili derin bir düşüncenin içinde yer alıyor.
Yaratıcısı Staren Fetcey, çalışmasına ışık tutan ve Kotava’nın yaradılışını meydana getiren temel nedenleri açıklıyor.

 
     

Evrensel iletişim dili Kotava

I : Neden Kotava ?

Kotava derin bir ihtiyaçtan doğdu. Küçük bir kızken bile bütün dünyayla iletişim kurmak istiyordum. Bu amaçla bir çok dil öğrendim ve inceledim. Ne kadar çok keşfedersem evrenim o kadar genişliyordu, ama o kadar da garip bir duyguyla sarılıyordum. Hepsini tanımaya hele kullanmaya bir hayat yetmeyecekti. Hiç bir zaman yeryüzünde olan ve Dünya’mızı oluşturan insanlardan herhangi birisiyle ile doğrudan irtibat kuramayacaktım.

Çok fazla gezdikçe en basitine ve en kullanışlısına yönelmeyi öğreniyoruz. İngilizce ile artık hemen hemen her yerde işimizi halledebiliyoruz. Fransızcayla bazen, İspanyolcayla da biraz. Kalan durumlar ise anekdot sayılır artık. Sonuçta ne güzel diyebiliriz. Bu eğilim gitgide daha bariz ve herkes için zorunlu hale geldi. Artık her yere gidebilir ve çok sayıda insanla iletişim kurabiliriz.

Ancak bu böyle değil! Bütün bunlar aslında çok yüzeysel. Tam tersine herkes, veya en azından çoğu insan, bu dillerin sadece bazı laflarını bilir ve anlar, ve fazlasıyla basit bir tarzancaya dönüşür. “Bu ne kadar” veya “Sağol, iyiyim” gibi basit cümleler dışında başka bir şey söyleyememe moral bozucu durumunu kim yaşamadı ki ? Kullanılan kelimelerin herbirinin farklı anlamlar taşımasından dolayı karşılıklı bir sohbet tutturamama kimin başına gelmemiştir ki? Minimum seviyeye yakın bu kullanışlar ve söz hazineleriyle, kendi düşüncesini incelik, nüans ve derinlikle ifadede zorlanmayı daha önce kim yaşamadı ki ?

Bir Batılı kendisi için bir sorun olmadığını söylemeye devam edebilir. Sonuçta biraz eforla her zaman işin içinden çıkabilir. Zaten ötekilerin, küresel topluluğun gerçeklerine uymaları gerekir. Vatanlarında kendi lehçelerini konuşmak isterlerse bir sorun yok, fakat medeni dediğimiz dünyayla iletişim kurarken, herkesin yaptığı gibi üstün olan dili kullansınlar.

Bu mizahi durumun ötesinde ve önyargısız bir şekilde kim soruyor acaba kolay mı, kendilerinden bazen çok uzak olan bir dil/kültür sistemine alışmak ?

Küreselleşme hareketlerinin izleri her alanda, iletişimde de. Maalesef bir çok doğal dil dramatik bir gerileme ile karşı karşıya, sanki kompresör altında.

Oysa insanlar arasındaki iletişimi kolaylaştıracak evrensel bir dile hepten ihtiyaç var. Bu ihtiyaç neredeyse insanoğlu kadar eskidir.

Nedir çözüm öyleyse? Yeni bir dil.


II : Mevcut alternatifler

Yeni bir dil. Yıllar geçtikçe bariz bir şekilde karşıma çıkan çözümdü. Bu meydan okumaya, bu muhteşem maceraya, nasıl karşılık verilir ?

Bu amaçta uzmanların diliyle ortakdil denen birçok evrensel dil projesi bir yüzyıldan fazla bir süredir önerilmekte. Çoğu taslakta kalmış basit denemelerdi. Sadece dört-beşinin gerçek bir etkisi olmuş, onlardan da Volapük gibi bazılarının etkisi çok geçici olmuş. Bu güne kadar amacına ulaşmış olan bir tek Esperanto var. Hâla canlı olan bu dil bir milyon kişi tarafından bilinmektedir, özellikle Avrupa’da. O zaman neden onu ele alıp gerçek evrensel bir dil olarak ortaya çıkarmayalım ?

Teknik nedenlere veya çetrefilli sohbetlere dalmadan, Esperanto’nun sorunu ki bu ona hakaret sayılmaz, fikir sahibi L. Zamenhof tarafından, baştan ve hatta bilinçli bir şekilde Latince ve ana Hint-Avrupa (özellikle batılı) dillerinin sentezi olarak tasarlanmış olmasıdır. Böylece tüm ana söz hazinesi bu süzmeden ibarettir. Önemli noktalardan biri bu. Bunun ötesinde grameri ve ifade şekilleri de, sözü geçen dillerin mimarisi ve mekanizmaları sadeleştirilip armonize edilerek geliştirilmiş. Ona karşı tabii bazı özgün ve üretken morfolojik buluşlar geliştirmiş; örneğin ayrımsız ek/önek/sonek ekleme sistemiyle kelimelerindeki modülerlik.

Esperanto’yu savunanlar, genelde samimi olarak, bu “batılılık” sorununun önemsiz bir mesele olduğunu iddia ediyor. Batı kaynaklı bir söz hazinesine sahip olması –kolay kılmak için–ikincil önemde bir bakış açısı olurdu, ve asıl geri kalanın, özellikle de özgün olanaklarının göz önünde tutulması gerekir. Yani tüm bu geri kalan özellikler sayesinde, doğal dillere karşı tarafsız kalarak evrensel iletişim dili ünvanına kavuşmak için gereken gerçek kalite ve meşruiyeti kazanır.

Bu kanıtın elbette dikkatle gözönüne alınması gerekir. Kelime hazinesi tek başına bir dili oluşturamaz. Analizi iki ayrı düzlem üzerinden yürütmek lazım, ikincisinin daha az önemli olduğunu düşünmeden.

Herşeyden önce tamamen teknik bir yaklaşımla, batı kaynaklı bir söz hazinesinden faydalandığımız zaman, bu ister istemez bir akrabalık anlamına gelir. Esperanto’nun temel kelimelerinin çoğu batı dillerinin ortak kelime kalıplarına tıpatıp uymaktadır. Basit bir örnek olarak, gökkuşağının renkleri : batılı lehçedeki yedi renk Esperanto’da aynı, oysa Eskimoların bazı İnuit dillerinde iki olup, bazı Afrika dillerinde ise yirmiden fazla bulunmaktadır. Ayrıca ek’lerde olduğu gibi, çeşitli farklı dillerden oluşmasıyla kaynaklanan çok sayıdaki uzlaşma’dan söz etmeyeceğiz. (ör. -ist, -an, -estr, -ul).

Söz hazinesinden ötürü, Esperanto’nun batı kaynaklı olması gramerinin önemli bir bölümüne de yansımış. En tanıdık yanları arasında : edilgen halinin yapısı ve kullanımı, tamamlayıcı kavramı, “siz”lemesi, tanımlıkların ilkesi, vb. Bu özellikler ikincil önemde olmaktan uzaktır ve anadili batılı olmayan birçok kişi için dilbilgisi açısından çok fazla yabancı unsurlardır. Düşüncenin oluşumunun büyük bir bölümü insanın kendi anadilinin yapısına bağlıdır.

İkinci analiz düzlemi algılama olacak. Bu da yukarıda gösterildiği gibi objektif özellik ve analizlerden beslenir, ama aynı zamanda sübjektif unsurlardan ki onlar da ister istemez, bir o kadar önemlidirler. Barizdir, coğunlukla Esperanto sadece yeni bir batılı dili, batı medeniyeti ve kültürünün bir denizaltısı olarak algılanır. Asya veya Afrika’dan bakarsak bu geneldir, ama Avrupa ve Amerika’da bile böyledir.

Esperanto dilini konuşanlar alınıp, haksızlık yapıldığını ve gerçeğin yanlış yansıtıldığını söyleyeceklerdir. Olabilir, fakat olguların raslantısı daha güçlüdür. Esperantonun kökleri ve temellerinden kaynaklanan bu olumsuz imajı sildirme çabalarına rağmen, bunun başarılması imkansız.

Bu sonuçlara varmam yıllar sürdü. Deneme yanılmalar, bir çok taslak, geri dönüş ve zor sorgulamalar sonucunda, kendimi suya attım ve Kotava doğdu.


III : Kotava doğdu

Bir gün Kotava’nın evrensel iletişim dili haline erişmesi ve bu rolü üstlenebilmesi için onu aşağıdaki temel ilkeler üzerinde oluşturup geliştirdim :

  • Tarafsızlık : yukarıda söz ettiğim gibi batının (veya başka bir yerin) dillerinin denizaltısı olmakla suçlanmaya meydan vermesin.
     
  • Özgünlük : tarafsızlık karşısında ; niteliklerini kendi bağımsız zekâsında bulan özgün bir sistem olsun.
     
  • Evrensellik : mantığı, mekanizmaları ve olasılıkları mevcut ilkelere veya evrensel sayılabilecek ilkelere dayansın.
     
  • Basitlik : ancak öğrenimi kolay olan bir sistemin çalışma şansı var. Basitlik mükemmelliktir, sonuçta bütün zorluk orada.
     
  • Düzenlilik : basitliğin tamamlayıcısı. İstisna, ikilem ve çeşitli zorlukları reddeden “sade” bir dil.
     
  • Zenginlik : çeşitlilik ve olanaklılık taşıyan zengin bir dil. Herkes kendi mantığı ile ifade edebilmeli ve ifadesini özgürce geliştirebilmeli.
     
  • Geliştirilebilirlik : gelecekte Dünyanın ve Düşüncenin gelişmelerine uyabilmesi için gelişmesi hep mümkün olsun. “Genetik” sayılabilecek mekanizmalar ve kaynaklarla donatılmış olsun.

Bu ilkeler gerçekten köktendir ve Kotava’nın erişilmez zeminini oluşturmaktadır. Evrensellik, Düzenlilik ve Basitlilik gibi bazılarına uymak kolaydır. Bazıları, Özgünlük ve Zenginlik gibi, daha sübjektiftir. Bazıları ise muhtemelen hep tutkulu tartışmalara yol açarlar, başta tarafsızlık olmak üzere.

Bu ilkelerin tümüne genel uyumun her zaman aklımızda tutulması, korunması ve daha fazla geliştirilmesi gerekecek.

Kotava’nın asıl içeriğine geçelim şimdi. İlkelerinin ana çekimleri olarak sıralayacağım unsurlar şunlar :

  • Mevcut ve bütün insanların yapabileceği seslerden oluşan basit bir fonetik sistemi. Yani 5 ana sesli ve basitleştirilmiş bir sessiz’lerin sistemi.
     
  • İstisnasız, basit ve güvenilir bir gramer sistemi. Yeryüzü dillerinde en yaygın olan ifade etme mekanizma ve yöntemlerinin etrafında inşa edilmiş bir yapı. En çok da dilin ana ilkesini oluşturan sözel sisteme dair.
     
  • Oldukça açık ve güçlü bir morfolojik sistem. Basite indirgemek gerekirse şekil içeriktir diyebiliriz. Her bir elemente bir fonksiyon ve iyi biçilmiş özel bir rol. Örneğin cümle içinde kelimelerin yerleşiminde olağanüstü bir özgürlük.
     
  • Yenilikçi, sıfırdan icat edilmiş ve mevcut dillerden tamamen özgün bir kelime hazinesi. Bu istikrarlı bir karardır.
     
  • Açıkça belirlenmiş ve anlamlı kök kelimeler. Eşseslilik yok. Bir kelime = bir nesne veya bir fikir.
     
  • Dilin neredeyse sonsuzca gelişebilmesini sağlayan ve ifadesinde en genelinden en incesine, en uç nüanslarına izin veren, olabildiğince geniş ve üretken türetme ve dizme mekanizmaları.

Bu yapım ilkelerinin daha çok özellikleri var. Kotava’nın kendine özgü birçok mekanizması olması, onu dil sistemi olarak esasen özgün ve bağımsız kılıyor. Yayınlanmış grameri bu özelliklerinin tüm detaylarını tanımlıyor.

İlginç bir şekilde, çözdügüm en zor sorunlardan biri alfabe oldu. Şu anda basitleştirilmiş ve normal yazılış olarak Kotava, Latin alfabesine dayalı bir yazılış sistemi kullanıyor.

Tabii bunun bir batılılık izi olduğunu söyleyebiliriz. Tamamen yanlış değil ancak buna şöyle bir cevabım var : aslında alfabe sadece sesleri yazdırmaya yarayan normatif görsel bir sistemdir -ki bu Kotava’da tamamen istisnasızdır. Alfabenin kendine özgü bir anlamı yok. Alfabeler ve diller ayrıdır, aynen Türkçe, Vietnamca, İnka dili, Afar dili, Lingalaca gibi birbirinden uzak ve batı dillerinden ayrı olan bu dillerde olduğu gibi. Latin alfabesinin kullanılması bunun en iyi kanıtıdır. Sırpça-Hırvatça’nın hem Kiril hem Latin alfabesiyle yazılır olması da buna iyi bir örnek. Bu yüzden kimsenin bilmediği imlerden oluşan yeni bir alfabe önermektense böyle bir yol seçtim. Her zaman derin düşüncenin gerçeklik içermesi lazım.


IV : Kotava, bugün ve yarın

Kotava’yı 25 yıl önce yarattım ve geliştiriyorum. Uzun yıllar boyunca güncel olaylar yüzünden alternatif evrensel bir iletisim dilinin kullanılmasını sağlamayı ütopik bir fikir olarak düşündüm.

Ama kimi hevesli kimi de sakin ve güven duyan birçok kişi, bu fikre hayat vermek ve gerçekleştirmek zamanının geldiği konusunda ikna etti.

Bugün, Kotava benden bağımsız gelişebiliyor. Bundan böyle o konuşanlarındır, Kotava dil topluluğunundur, yani; [ va kotavusikeem]. Onlar onu temsil etsinler, tanıtsınlar, beslesinler. Çevrelerinde yaygınlaştırsınlar, kendi kimliklerini ezmeyen iletişime ihtiyaç duyan herkesin olduğu yerde.

Kotava insancı ve evrensel, ütopik ve gerçekçi bir projedir. Ona herkes katılıp, katkıda bulunabilir.

Ünlü bir sözden alıntı ile kurucu olarak bir son sözüm olacak : “Bir rüya gördüm, bir gün Paris, İstanbul, Pekin, Kinshasa, Meksika veya Sidney’de sokakta birine Kotava dilinde yolumu sorabiliyordum”.

Kloká ! Kotava, tamefa golerava !

Verintuva, 15 Ağustos 2005

Staren Fetcey 

 

  Evrensel dil Siteyi önermek Site haritasi Kontakt